Rudolf Dreikurs’un söylediği gibi, “Her çiçeğin suya ihtiyacı olduğu gibi her çocuğun da cesaretlendirmeye ihtiyacı vardır.” Bir diğer deyişle, cesaretlendirme esastır. Cesaretlendirilmeyen çocuklar ölmeyebilirler; ama kesinlikle solarlar. Bu kadar esaslı bir konunun gerçekten ne demek olduğunu ve nasıl uygulandığını tüm ebeveynlerin bilmesi iyi olacaktır. Önce cesaretlendirmenin ne olmadığıyla başlayalım. Cesaretlendirmek, övmek değildir Övmek cesaretlendirmek değildir; […]
Çocuklar dinlendiklerini hissettikleri zaman sizi dinlemeye başlarlar. Çoğu çocuk öğüt ve ders vermeler başladığı an kulaklarını tıkar. Çocuklara ne olduğunu, neden olduğunu, bununla ilgili neler hissetmeleri ve ne yapmaları gerektiğini söylemek yerine bunun neden olmuş olabileceğini, durumla ilgili nasıl hissettiğini ve neler yapabileceğini sormak çok daha etkilidir.
Çocuğum ben yanına gittiğimde beni ışın tabancasıyla uzaya yollamak isterken ben nasıl bağ kuracağım? Ergen çocukları olanların en büyük dertleri çocuğu odasından çıkarmak, bilgisayarın başından kaldırmakken, uzmanların “çocuğunuza özel zaman ayırın” demesi genelde kızgınlıkla suçluluk arasında iki uca da giden çalkantılar oluşturur anne-babanın iç dünyasında… ya da “ohoo, bunlar teori, pratikte hayat bambaşka” diyerek, kapatırlar […]
Ebeveynlerin çocukları için yapabilecekleri en cesaretlendirici davranışlardan biri onlarla düzenli ve planlı zaman geçirmektir.
Anne baba olarak çocuklarımızla kurduğumuz ilişkilerde, bugüne kadar zihnimizde oluşmuş bazı düşünce kalıplarıyla bu hedeflere ulaşmak için tüm iyi niyetimizle hareket ediyoruz. Çoğu zaman o anda onlara yardım ettiğimizi düşünürken, aslında yaptığımız davranışın uzun vadede sonucu, sadece onların cesaretlerini kırmak olabiliyor.