Öğrenmenin gerçek keyfini hissederek müfredatı tamamlayabilmek
H
epimiz her eğitim-öğretim yılında çocuklarımızın akademik kazanımların yanı sıra, yaş gelişimlerine uygun sosyal ve duygusal kazanımlar da edinmelerini hedefleriz. Bu süreçte çoğu zaman, ödevler ve sınavlar, öğrenciler için olduğu kadar biz ebeveynler için de zorlayıcı olabilir. Evde çocuklarımızla birlikte olduğumuz kısıtlı zamanda, ödev yapması konusunda çocuğumuzla çatışmalar yaşayabiliriz. Bazen çocuklarımızın akademik olarak başarılı olma baskısını üzerimizde o kadar hissederiz ki, yüksek not almaları bizler için takıntılı hale gelebilir. Ancak bir yandan da çocuklarımızın, aldıkları notların bizim için onlardan daha önemli olduğunu zannedip cesaretlerinin kırıldığını görmek bizi üzer. Cesareti kırılan çocuk, sadece biz istiyoruz diye çalışır, direnç gösterebilir, intikam almak için ilgisiz görünür ya da gerçekten başarmayı bırakır; çünkü beklentileri karşılayamayacağını düşünür.
Bu durumların hiçbirinin öğrenmenin gerçek keyfini çocuğa yaşattığını söyleyemeyiz. Çocuklar için öğrenmenin gerçek keyfini hissetmek, onlara bu ikisi arasındaki dengeyi bulma fırsatlarını sunduğumuz zaman olur.
Bir başka deyişle, çocuklarımızın sosyal ve duygusal ihtiyaçlarına karşı hoşgörülü davranırken, akademik hedeflere ulaşmada onları yetkilendirip ortak çözüm bulma fırsatları sunduğumuz zaman öğrenmeye açık olurlar.
Bunun için bazı önerilerde bulunabilirim. Tabii hepsi çocuğu cesaretlendirmeye ve yetkilendirmeye dayanan, basit ve etkili yöntemler. Sevildiğini ve önemli olduğunu hisseden çocuk kendisi, çevresi ve ileriye yönelik yapabilecekleriyle ilgili kendini yeterli hisseder ve başarmak üzere hareket etmeye karar verir.
Bugün ve yarın TEOG sınavı var. Çocuğunuz sınavdan ister yüksek ister düşük puan alsın. Eğer onun özgüvenli, başkalarının onayına bağımlı olmadan öz-değerlendirmesini yapabilen, kendi çabasının sonuçlarını görüp ileriye yönelik çözümler oluşturabilen, yani uzun lafın kısası iç motivasyonla hareket edebilen bir birey olmasını istiyorsanız, vereceğiniz tepki aynı olmalı:
Çocuklarınızı koşulsuz kabul edin ve sevin. “İyi notlar alman çok hoşuma gider, bununla birlikte seni her şeyden çok seviyorum. Umarım sen de iyi notlar almayı hedeflersin”; “İyi not alırsan da alamasan da seni her zaman çok seveceğim”; “Ne yaparsan yap, hayatında mutlaka başarılı olacağın konusunda sana inanıyorum” diyerek ona olan inancınızı bilmesini sağlayın.
Duygularını onaylayın. Önce duygularını anlamak için onu dinleyin. Tahminde de bulunabilirsiniz: “İyi not almamak seni hayal kırıklığına uğratmış olabilir”; “Notlarının benim için senden daha önemli olduğunu düşündüğümü zannetmek seni üzmüş olabilir”; “Sınavlar seni endişelendirmiş olabilir”; “Yüksek not almış olmak seni çok mutlu etmiş olmalı. Çok çalıştın. Bunu hak ettin.” Duygularının anlaşıldığını hissetmek çocuk için çok cesaretlendirici bir deneyimdir.
Merak sorularıyla yönlendirin. “Sen ne başarmak istiyorsun?”; “Senin hedefin ne?”; “Bunu başarmak için ne gibi fikirlerin var?” Düşünmeye ve öğrenmeye açık hale gelen çocuğunuza kendi çözümünü bulma yolunda eşlik edip, seçimlerinin sonuçlarını keşfetmesini sağlayabilirsiniz.
Çocuğun ne düşündüğünü, hissettiğini ve bundan sonra konuyla ilgili ne karar aldığını daima göz önüne alın. Pozitif Disiplin’in kurucusu Dr. Jane Nelsen’in dediği gibi “Çocuklar daha iyi hissettikleri zaman, daha iyi davranırlar.”
Çocuklarınıza verebileceğiniz en güzel hediye, sınırsız potansiyellerini keşfedip yeterli olduklarına inanmalarını sağlamaktır.