Sorunlu Davranış ve Hoşgörü
Biz birkaç gündür kızımın kendisinden 14 ay büyük kuzeniyle birlikte tatildeyiz. Kuzen beş buçuk yaşına gelmek üzere ve bu sene artık büyümüş: kızıma karşı çok anlayışlı, alttan alıyor, onu korumaya çalışıyor, söyleneni anlıyor, laf dinliyor… İlk günler her şey günlük gülistanlıktı. Birbirlerini çok özlemiş olduklarından ve kuzenin benim kıza olan anaç sevgisi sayesinde hemen hemen hiç pürüzsüz geçti günler.
Ancak son günlerde ne olduysa benim kız ara ara hırçınlaşmaya, ona karşı çıkan, engellemeye çalışanlara tepkisini oldukça da sert şekilde göstermeye başladı : o bacak kadar boyuyla yumruklarını sıkıyor, gözlerini yumuyor ve inanılmaz bir volümle, koca insanları korkutacak bir güçle bağırıyordu.
Ben tabi mosmor! Nasıl yani? O kadar eğitimler veren kadının kızının haline bak.
Tamam, müdahale edildiğinde, alanına girildiğinde bu tepkiyi verdiğini biliyorum. Ben ne kadar dikkat etsem de, bazen yine de kaçaklar oluyor ve o an çocuğun kendi yeterliliğini hissetmesine izin vermediğim zamanlar oluyor: Tamam bunu biliyorum. O an beraber olduğumuz kişiler de onun bu ihtiyacını her zaman gözetemediğinden, çocukta bir gerilim biriktiğinin de farkındayım.
Ama yine de, bu kadar sert davranmasını bir türlü kabul edemediğimden, rezil olmakla, başarısızlık duygusu arasında karman çorman şekilde kıvranırken kardeşim imdadıma yetişti.
‘Bir de şu açıdan bak’ dedi ‘O hep en küçük. Sürekli bir şeyleri ondan daha iyi yapan ve bunu dile getiren birisi var. Ben de hep en küçüktüm ve kendimi çok güçsüz hissederdim.’
O an beynimde şimşek çaktı. Bu detayı nasıl atlamıştım? O an kızımın birkaç saat önce kuzeninin akrobatik kuzeninin peşinden koşup onun yaptıklarını taklit etmeye çalışışı geldi gözümün önüne. Sonra kuzeninin her fırsatta ‘ sen de benim yaşıma gelince yapabileceksin’ demeleri… İçim ısındı. Gidip sarılmak istedim. O hırçın çocuğun aslında kızılmaktan çok anlaşılmaya ihtiyacı olduğunu hatırladım.
O zaman anladım asıl sorunun ne olduğunu. Tabi ya! Artık büyüdüğünü, artık birçok konuda yeterli olduğunu hissetmeye ihtiyacı varken, kendisiyle eşit görmek istediği birisi sürekli bir şeyleri ondan daha iyi yapıyor. Yapabileceğine inanmak isterken sürekli yapamadığı yüzüne vuruluyor. Tam bir cesareti kırılma örneği.
Bir sonraki krizde arabada yolculuk ediyorduk. Olay şöyle gelişti: Kızım su istedi ama matarasından değil, benim içtiğim şişeden içecekmiş. Aynı bardak, şişeden içmeyi uygun görmediğim için veremeyeceğimi söylememin ardından kriz koptu. O ağlarken arabadan benden başka birisinin yorum yapmasıyla şiddet ona yöneldi. Haliyle ben yine kendimi kötü hissettim ama o an kızıma sarılmaya ve okşamaya devam ederken, bir taraftan da duygusunu onaylamayı ihmal etmedim. Biraz sakinleştikten sonra da kızgın olabileceğini ama insanlara bu şekilde bağırarak bunu ifade etmesinin uygun olmadığını anlatacaktım. Ama şimdi sırası değil. Nasılsa anlayacak durumda değil.
Tüm bunlar olurken bir taraftan da’ bu kadar korkunç davranan bir çocuğu okşayıp öperek mükafatlandırıyor muyum acaba?’ sorusu da tüm bilgilerime rağmen geliverdi. (Zaten klasik senaryo böyle oluyor. Önce eğitimde öğrendiğiniz ve yapmanız gerekeni hatırlıyorsunuz. Sonra da içerden bir ses sürekli eski bilgileri ve inançları hatırlatıp duruyor. Orada yeni öğrendiklerinize tutundunuz tutundunuz, yoksa klasik yöntemlerin tuzağına düşüveriyorsunuz.)
Sonra cevap da arkadan: Ben şu anda çocuğun sorunlu davranışından çok, altındaki inançla ilgileniyorum. Önemli olan sevildiğini ve ait olduğunu hissetmesi… Bir sorununun olduğunun anlaşıldığını fark etmesi… Ne yaparsa yapsın sevildiğini bilmesi… kendini sorunuyla başa çıkacak güven ortamında hissetmesi.
İşte gerçek öğrenim, bizim inancımızın tersine, yaptığından ötürü çocuk utandırılarak, nutuk çekilerek ya da cezalandırılarak sağlanamaz. Tam tersine, yukarıda da söylediğim gibi, önce çocuğun duygusunu yaşamasına, tüm bunlar olurken yine de sevildiğini hissetmesine bağlı. Hoşgörülü ve Kararlı tutumun hoşgörü kısmını unutursak, öğrenim için uygun şartları yaratamamış oluyoruz.
Ayrıca, anlaşıldığını hissetmesinin uzun vadede kazandıracakları, o an yaptığının cezasını çekerek yapmamayı öğrenmesinden çok daha değerli değil mi?
Hadi ufak bir ev ödevi:
Sizce cezalandırılmak yerine duygusu onaylanan çocuğun uzun vadede ne gibi kazanımları olur?